Diren! Yıkıl ama Şarkıyı Bırakma!
Modern zamanlar tuhaf zamanlardır…
Bir türlü bulamıyoruz kendimizi.
İnsan eskiden sıcaktan bunalırdı, şimdi “hiçbir şey hissedememekten” yanıyor…Bunalıyor….
Eskiden sohbet koyulaşınca çay demlenirdi, şimdi herkes sessizce telefonunu kaydırıyor. Lakin çözümsüzlük devam ediyor…
İletişim arttı ama kimse kimseye temas etmiyor…
Ruhlar aç. Bedenin, Fiziğin teması yeterli görülüyor… Ruhsal yorgunlugumuz devam ediyor….
Ve en garibi: Bütün uyuşturucu unsurlar pahalılaştı ama içenler çoğaldı.
Uyusturucu deyince sadece alk9l gelmesin akla… Dusundurmeyen her sey uyuşturucu derim ben. Bazen kör bir bağlaniş ta oyledir…Durum boyle olunca ayıklik agır geliyor. Çünku günümüz insanı ayık kafayla neye katlanacağını şaşırmış durumda. Çoğu sarhoş olacak bir durum buluyor kendince…
İnsanımız; sabah erken kalkmak zorunda, ama neden kalktığını bilmiyor. İnsanlar işlerine giderken dönerken patlamaya hazır bir bomba gibi…
Okumuş ama işsiz, çalışıyor ama mutsuz, evli ama yalnız, yalnız ama yine de internet paketi yetmiyor…Arı çiçekten çiçeğe konuyor bal yok…
Şehirlerde gökdelenler yükseldikçe, insanlık yerin dibine girdi sanki.
O yüzden artık insanlar sarhoş olmak için içmiyor, unutmak için, unutturmak için içiyor.
Bazısı hayatı, bir başkası hayvanatı, bazısı krediyi, bazısı da kendini unutmak / unutturmak istiyor.
Ama her sarhoşluk bir kaçış değildir elbette. Bazısı yalnızca dostuyla gülmek, hayatı bir süreliğine ciddiye almamak ister.
Zaten bu demlenmelerin amacı da budur: Hayatın acı gerçeklerine karşı, dost meclisinde kurulmuş bir küçük direniştir!
İşte böyle bir gecede, iki dost – adları Kartal ve Şahin olsun – kendilerini öyle bir demlemişlerdir ki, artık fizik kuralları onlar için geçersizdir. Birbirlerine yaslanarak yürümeleri, aslında derin bir felsefi gerçeği yansıtır: “İnsan, ancak bir diğer insan sayesinde ayakta kalabilir.”
Yalnız olmaz Azizim, olmaz!
Hangi ağaç tek başına direnebilmiş fırtınalara….
Tabiiki yukarıdaki söz, sarhoşlar için daha da anlamlıdır, çünkü onlar ayakta kalmaktan öte, bir türlü yere düşmemek için mücadele ederler.
Bazıları için sarhoşluk, bir varış noktası değil, yolculuğun ta kendisidir. Öyle ki, yere düşmek bile onları yolculuktan alıkoyamaz. Çünkü Türk insanı düşerse kalkar, kalkamazsa şarkı söyler, şarkıyı beceremezse en azından direksiyona geçer! (Ehliyeti olmasa bile.)
İşte bu fıkra, iki kafadarın, hayatın anlamsızlığına karşı şarkı söyleyerek verdiği mücadeleyi anlatır. Belki de hepimizin içinde bir parça Kartal ve Şahin vardır: Yolda düşsek bile, şarkıyı bölmemek için direnen…
Kartal ve Şahin.
Biri ismi gibi yükseklerde, diğeri şehir şehir gezen bir göçebe…Şahinde yükseklerde uçar diyebilirsiniz. Bunun bir fıkra olduğunu unutmayalım 🙂
Arada olanlar yok mu ! Elbette var. Biz ironik yaklaştığımiz için böyle diyoruz.
Sonunda bu iki GUŞ evlerine vardı mı bilemiyoruz. Ama siz siz olun kanadınız yoksa uçmaya kalkışmayın.
Buyrunuz, ironisi bol, düşüşü şık, şarkısı eksik bir fıkraya geçelim…
Zaman Odur ki
Kartal ve Şahin, iki kafadar, okulları bitmiş.. iş güç yok. baba parası ile günlerini geçirir. arada demlenirler.
İkisi meyhaneden çıkmışlar, ama çıkarken ruhlarını da masada bırakmışlar gibi.
Ayakta durmak ne kelime, yer çekimiyle aralarında kişisel bir sorun varmış gibi yalpalıyorlar.
Birbirlerine sıkıca tutunmuşlar, adeta sarmaşık gibi dolanmışlar. Öyle sallanarak ilerliyorlar ki görenler bunlar yeni bir dans akımı başlatmışlar der.
Kartal, şehla bakışlı, dili peltek, aniden coşkuyla:
“Abi, bu ne hâl ya. Cenaze mi var! Giderken şarkı söyleyelim de yol neşelensin biraz! ‘Haydi söyleyel…’ diyecekken daha ilk hecede, ‘Hay-‘ der demez, adeta bir çuval gibi yere serildi. Ortamda kısa süreli bir sessizlik…
Sanki yer çekimi, “Tamamdır, yeter bu kadar dans!” demiş gibi.
Şahin, arkadaşının bu ani düşüşüne karşı önce şaşkınlıkla baktı, sonra derin bir iç çekti. Arkadaşının koluna girip, o çelimsiz haliyle onu yerden kaldırmak için resmen güreşti. En sonunda Kartal’ı zar zor ayağa diktiğinde, terden sırılsıklam olmuştu. Pantolonunun tozunu silkeleyen Şahin, bilgece bir ifadeyle: “Şarkı elbette söyleyelim Kartal’ım,” dedi.
…ve devam etti :
“Ama sen öyle bir sarhoşsun ki, şarkının ritmi bozulur, melodisi dağılır. Şarkı dediğin kesintisiz olacak, tek parça! En iyisi mi, sen arabayı kullan, ben şarkıyı söylerim. Şarkı bozulmasın! “
Fıkradan Anladıklarımız
- Dostluk Yasası: Gerçek arkadaş, sen yere şapbadak düştüğünde önce gülen sonra da ter içinde kalana kadar kaldırandır.
- Yer Çekimi İronisi: Hayat seni aşağı çektiğinde, en iyi strateji şarkı söylemeye devam edip çaktırmamak.
- Liderlik Prensibi: Her ekibin bir Kartal’ı (düşen) ve bir Şahin’i (kaldıran) vardır – önemli olan rollerin farkında olmaktır.
- Uyum Sanatı: Hayatta kalmanın sırrı, sallanırken bile dengeni koruyabilmektir.
- Toplumsal Uyum: İnsanlar senin dans ettiğini sanırken aslında düşmemeye çalışıyorsan, topluma başarıyla uyum sağlamışsın demektir.
- Zaman Yönetimi: Şarkıyı bölmemek için düşüşünü bile zamanlaman gerekir – hayatta da doğru anı kollamak önemlidir.
- Ekonomi Dersi: Ruhunu masada bırakmış olsan bile, cüzdanını unutmamak esas önemli olandır.
- Fizik Kanunu: Sarhoşken yer çekimi kuvveti, ayık haline göre en az iki kat daha fazla hissedilir.Acaba hep sarhoşlar mı yere düşer!
- Psikoloji İlkesi: Peltek konuşmak, ağır ağır konuşmak derin felsefi gerçekleri ifade etmenin en etkili yoludur.
- Estetik Anlayış: Yalpalayarak yürümek aslında yeni bir dans türü olabilir – yeter ki buna inanasın. İnanılan her şey trend olabilir.
- Dayanışma Ruhu: Birbirine dolanmış iki sarmaşık gibi olmak, toplumsal dayanışmanın en güzel örneğidir.
- Kişisel Gelişim: Düşmek değil, nasıl kalktığın önemlidir – sıkıntıların varsa da şarkılara devam et..
- Mizah Gücü: Hayatın tüm zorluklarına rağmen gülebiliyorsan, gerçekten ayaktasın demektir.
- Yolculuk Felsefesi: Gideceğin yeri bilmiyorsan bile, en azından panik yapmadan, relax olarak, manzaranın ve çevrenin tadını çıkarabilirsin.
- Varoluşçu Sonuç: Hayat bir meyhaneye benzer – kimisi ayık çıkar, kimisi ruhunu orada bırakır, ama herkes mutlaka bir hikaye ile ayrılır. Hikayeni ağıtla veya oyun havasıyla süslemek senin elinde.
- Bilgelik Dersi: “Sen araba kullan, ben şarkı söyleyeyim” yaklaşımı, tüm takım çalışmalarında uygulanması gereken altın kuraldır. Moral motivasyon destek, en stresli halleri zevke çevirir.
- Eğitimli İşsizler Çağı: “Diplomaların dosyada, geleceğin kuytu köşelerde erimesi modernizmin sosyal dayatmasıdır.
Metin KOCA
Diren! Yıkıl ama Şarkıyı Bırakma!