Sen Hariç, Herkes Bahaneli!
Bahaneler…
Her konuda, her alanda…. “ayy hiç zamanım yok”, “ben mi kurtaracağım memleketi?”, ‘’ boşveerr! Herkes dertli ama kimse sorumlu değil.
Herkes mağdur ama kimse zalim değil.
Herkes haklı ama ortada ne haksız ne hak kalmış.
Birbirimizi dinlemiyoruz, çünkü sırada kendi anlatacaklarımız var.
Kendi sözümüzü bekliyoruz, anlamaya değil, sabretmeye çalışıyoruz.
Dinlemek sabır gerektirir; sabırsa televizyon kumandasında bile tükendi.
Dostluk dedik, susma hakkına dönüştü… “Bir şeye ihtiyacın olursa çekinme” diyenin bir şeyi yoktur; olan da zaten çaktırmadan / bazende aklına sokarak bahanesini sunar.
Eskiden devlete güven vardı, şimdi devlet bile ne kendine ne vatandaşa güveniyor. Millet dilekçe yazsa, dilekçe dilek diliyor neredeyse. Vatandaş diyor “Yol isteriz” – cevap: “Coğrafya kaderdir.” Ekmek der, “Dünya zor durumda.” Su der, “İklim krizi.” Ne istersek ya dolar, ya dış mihrak, ya da doğalgaz kuyusu bahaneye koşar.
Birbirine iyilik yapanlar artık bunu not defterine değil, hesap defterine yazıyor. Zaten günümüzde yardım etmek bile bir PR çalışması oldu: ya fotoğraflanıyor, ya sosyal medya hikâyesine atılıyor. Gizli yapılan iyilik artık ya kayboldu ya da yanlışlıkla ekran görüntüsü alındı. Çünkü görülmeyen ‘’yoktur/ yapılmamıştır’’ anlamı taşıyor artık.
Kimi dostlar var, kahkahayla ağlatır; kimi dostlar var, sessizliğiyle anlamaz. Ama en fenası, ağladığında “Ben de çok kötüyüm” diyerek senin yasını kendine çeviren dosttur. Dinlemek değil, yarışmaktır derdi. Kim daha kötü diye…
İnsanlık artık “yardım etmek” yerine “yardımı geçiştirmek”te uzmanlaştı. Herkes o kadar akıllı ki; kimse soru sormaz, herkes cevap verir. O kadar bilge ki; kimse düşünmez, herkes konuşur. Laf çok, öz az. Ama bir konu var ki hâlâ evrensel geçerliliğini korur:
İstemeyen bahane bulur.
Mesela birkaçtanesini hatırlatim. (Birinci Elden Denenmiştir)
“Gelirdim ama çok yoğunum…” (Dört sezondur aynı diziyi izliyor.)
“Ay haberim yoktu!” (Davetiyeyi görüp üç kere okudu.)
“Yardıma gerek yok canım.” (Gelse kıyamet kopacak sanıyor.)
“Sen bana ulaşamadın mı yaa?” (Whatsapp engeliyle erişim sansürü var.)
“Ben zaten seni çok düşünüyorum.” (Kafasında, bir yerlerde, denk gelirse…)
Bahaneler artık öyle rafine ki, markette satılsa “organik” etiketi alır.
Yani diyeceğim o ki ciğerim… Eşeğe inanılsa bile, insana güvenilmez bir çağda yaşıyoruz.
[ Tabii ki sen hariç…]
Zaman Odur ki
Mesele dostluk değil ki… Dostluk dediğin şey, karşılıklı anlayış, saygı ve azıcık empati ister. Ama bizimki öyle bir devir ki; herkes Nasrettin Hoca’nın dostuna dönüşmüş sanki. Almak var, vermek yok.
Üstüne bir de seni yalancılıkla suçlayanlar var! Haaa! Bu arada senden bahsetmiyorum, sen hariç…Eski zamanlardan bir gün, Nasrettin Hoca’nın komşusu gelir. Der ki:
— Hoca, bana şu eşeğini ödünç ver hele.
Hoca da cevap verir:
— Eşek evde yok, dışarı çıktı.
Tam adam arkasını dönüp gidecekken… ahırdan bir anırma yükselir. Komşu dönüp sorar:
— Ula hoca, şu sakalından utan! Yalancılığa ne gerek var? Eşek içeriden anırıyor!
Hoca da gayet sakin:
— Komşum, sen bana değil de eşeğe inanıyorsan… ben sana ne diyeyim?
Yine aynı komşu, birkaç gün sonra bir istekle gelir:
— Hoca, şu iki ağaç arasındaki ipi bana ver de, biraz çamaşır asayım.
Hoca bu sefer doğrudan reddeder:
— Veremem.
— Neden?
— Ona un serdim, kurutuyorum.
Komşunun yüzü şekilden şekle girer:
— Yahu hocam, ipte hiç un kurutulur mu? Dalga mı geçiyorsun?
Hoca da noktayı koyar:
— Gönül vermek istemeyince… ipe un da serilir, üstüne ocak da kurulur, hatta çaydanlık da konur, ekmek de pişirilir!
Fıkradan Anladıklarımız
- Gönülsüz yapılan iyilik, rüşvetin vicdanla yıkanmış hâlidir.
- Gerçek dost, senden bir şey istemeyen değil; isteyip alamayınca değişmeyendir.
- Devlet, halkın taleplerine kulaklarını değil, bahanelerini kapatmalıdır.
- Bahaneler çoğaldıkça, hakikat gözden kaçar.
- İyi niyet, suistimal edilince küskünlüğe dönüşür.
- Güvenin öldüğü yerde, eşeğin sesi bile delil olur.
- Az veren candan, çok isteyen zaten sana dan dan!
- Her şeyin akıllısı var da, neden hâlâ aptalca işler içindeyiz?
- Empati, pahalı hediye değil; sessiz bir yoldaşlıktır.
- Sürekli almak isteyenler, bir gün seni tüketir, sonra da seni suçlar.
- Zekâ, başkasının safiyetini kullanmak değildir; birlikte ilerlemektir.
- Yardım sadece maddi değil, kalben de olabilir; bazen dinlemek, en büyük destektir.
- Devletin bahanesi, vatandaşın kaderi olmamalı.
- İnsanlar yüzlerine değil, iç seslerine maske takıyor artık.
- Cimrilik, zekâyla karıştırıldığında toplum çürür.
- Eşek sadakatiyle örnek olurken, insanlar kurnazlıkla övünüyor.
- Gerçek iletişim, konuşmak değil; anlamakla başlar.
- Her “yardım ederim” diyen melek değildir; bazıları sadece puan topluyordur.
- Komşuluk, elektrik faturasını bölüşmek değil; karanlıkta el uzatmaktır.
- Gerçek iyilik, karşılık beklemeyen gönlün işidir; yoksa hepsi ileri tarihli borçtur.
Metin KOCA
